Bu eğilim nedensel atıfta bir eğilimdir. Aktör genellikle eylemini dış nedenlere bağlarken, bir gözlemci aynı eylemi iç faktörlere bağlar.
Basitçe söylemek gerekirse, insanlar başkalarının davranışlarını kendi iradeleriyle ilişkilendirme eğilimindeyken, kendi davranışlarını çevrenin baskısı altında çevrenin zoruyla yapmış oldukları görüşündedirler.
Aktör-gözlemci çarpıtma eğilimi, insanların kendi davranışlarını değerlendirirken ve başkalarının davranışlarını değerlendirirken farklı açılardan bakma eğilimini ifade eden bir sosyal psikoloji kavramıdır. Bu eğilim, insanların kendi davranışlarını içsel faktörlerden ziyade dışsal faktörlerle açıklama eğiliminde olmalarına, ancak başkalarının davranışlarını değerlendirirken içsel faktörlere daha fazla vurgu yapmalarına yol açar.
Aktör-gözlemci çarpıtma eğilimi şu şekilde örneklerle açıklanabilir:
- Bir öğrenci bir sınavda başarısız olduğunda, kendi başarısızlığını dışsal faktörlere (ör. yetersiz ders materyalleri, haksız sorular) bağlayabilir. Ancak aynı öğrenci başka bir öğrencinin başarısızlığını değerlendirirken, başarısızlığın nedenini o öğrencinin içsel faktörlerine (ör. tembellik, düşük zeka düzeyi) bağlayabilir.
- Bir çalışan, bir projeyi zamanında tamamlamadığında, bu durumu dışsal faktörlerle (ör. yetersiz kaynaklar, ekip üyelerinin işbirliği eksikliği) açıklayabilir. Ancak aynı çalışan, bir meslektaşının projeyi zamanında tamamlamamasını değerlendirirken, meslektaşının içsel faktörlerine (ör. beceriksizlik, özensizlik) daha fazla odaklanabilir.
Aktör-gözlemci çarpıtma eğilimi, insanların sosyal değerlendirmelerinde ve yargılarında önyargı ve haksızlık yaratır. Bu eğilimi anlamak ve farkında olmak, insanların başkalarının davranışlarını ve motivasyonlarını daha adil ve doğru bir şekilde değerlendirmelerine ve empati kurma becerilerini geliştirmelerine yardımcı olabilir.