İntroversiyon, bir kişinin içe dönük olması ve iç dünyasıyla daha fazla ilgilenmesi anlamına gelir. İntroversiyon, bir bireyin dış dünyaya göre daha fazla içsel düşüncelere, duygulara ve deneyimlere odaklanmasıyla karakterize edilir. İntroversiyon genellikle dışa dönüklikle karşıtlık oluşturur ve bir kişinin sosyal etkileşimden kaçınması veya bu etkileşimleri daha sınırlı bir şekilde tercih etmesiyle ilişkilendirilir.
İntroversiyon, bir kişinin sosyal durumlardan kaçındığı anlamına gelmez; ancak sosyal etkileşimlerden daha fazla enerji harcadığı ve bu tür etkileşimlerden sonra genellikle yalnız kalmaya ihtiyaç duyduğu anlamına gelir. İntroversiyon, içsel düşünce ve refleksiyon için zaman ayırmayı tercih eden bireyler için doğal bir eğilim olabilir. Bu kişiler genellikle tek başına zaman geçirmekten hoşlanır, derinlemesine düşünmeyi ve içsel dünyalarını keşfetmeyi severler.
İntroversiyon, Carl Jung’un kişilik tipolojisi teorisinde önemli bir yer tutar. Jung’a göre, insanlar dört temel işlevi (algılama, değerlendirme, düşünce ve his) kullanırken, bu işlevlerin dışa veya içe dönük olarak tercih edilmesi sonucunda farklı kişilik tipleri ortaya çıkar. İntroversiyon, kişilik tiplerinden biri olan ve içe dönük işlevleri tercih eden kişiliklerin temel özelliğidir.
İntroversiyonun faydaları arasında yaratıcılığın ve derin düşünmenin teşvik edilmesi, içsel denge ve huzurun sağlanması ve kişisel gelişimin desteklenmesi bulunabilir. Ancak aşırı introversiyon durumunda sosyal izolasyon riski olabilir ve bu da kişinin yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilir. Bu nedenle, dengeli bir şekilde içe dönük ve dışa dönük davranışlar arasında bir denge kurmak önemlidir.