Analoji yasası

Analoji yasası, benzerliklere dayalı mantıksal akıl yürütme sürecidir. Bu, bilinmeyen bir durumun veya sorunun çözümünde, bilinen benzer bir durumun veya örneğin incelenmesi ve karşılaştırılması yoluyla gerçekleştirilir. Analoji yasası, problem çözme, öğrenme, keşif ve bilgi aktarımı gibi alanlarda kullanılır.

Analoji yasası, bir durumu veya olayı başka bir durum veya olayla ilişkilendirerek, yargı ve sonuçlar çıkarmak için kullanılır. Ancak analogilerin sınırlamaları vardır ve her zaman kesin sonuçlar sunmazlar. İki durum arasındaki benzerlikler ve farklılıkların dikkate alınması önemlidir ve analoji yasası, kesin sonuçlar elde etmek için diğer mantıksal ve bilimsel yöntemlerle birleştirilmelidir.

Analoji, insan özelliklerinin psikolojik açıdan benzetme yoluyla benzerlik, aynı olma, eşitlik gibi durumlarını ifade eder.

Analoji yasasını açıklayan Thorndike göre bir insan belli bir olayda diğer kişilere yakın yada aynı tepkileri (reaksiyonlar) verebilir.

Bu bir açıdan positif diğer açıdan da negatif olabilir.

Anankastik Depresyon

Anankastik depresyon, obsesif-kompulsif (OKB) özelliklerle birlikte seyreden bir depresyon türüdür. Bu durum, kişinin sürekli endişe, korku ve takıntılar yaşamasına ve tekrarlayan, istemsiz davranışlar sergilemesine neden olur. Anankastik depresyon, depresif belirtilerle birleştiğinde, kişi daha da içe kapanık, umutsuz ve işlevsiz hale gelebilir.

Anankastik depresyon, depresyon ve obsesif-kompulsif bozukluk (OKB) belirtilerinin kombinasyonu nedeniyle teşhis ve tedavi açısından zorlayıcı olabilir. Bu tür depresyon genellikle antidepresan ilaçlar ve bilişsel-davranışçı terapi (CBT) gibi psikoterapi teknikleri ile tedavi edilir. Tedavinin amacı, hem depresif belirtileri hafifletmek hem de obsesif düşünceleri ve kompulsif davranışları yönetmek için stratejiler öğretmektir.

Bu, sıkça ortaya çıkan depresifruh hali ve kompulsif semptomları (komorbidite) olan bir kişilik bozukluğudur.

Kişilik bozukluğu, etkilenenlerin belirli bir sertlik ve aşırı belirgin bir mükemmeliyetçilik göstermesi ile karakterizedir.

Etkilenenler kararsızdırlar ve kendilerinden ve diğerler kişilerden şüphe ederler, bu kendi güvensizliklerinin bir ifadesidir. İleri derecede mükemmeliyetçidirler. Üstlendikleri görevleri aşırı mükemmeliyetçiliklerine karşılık gelecek şekilde yapmazlar ya da yapamazlar. Etkilenenler genellikle akıl ve mantık üzerine odaklanır ve duygusal olanları reddeder. Onlar için iş ve verimlilik sosyal temaslardan ve rekreasyondan daha önemlidir. Diğer insanlarla olan uzlaşmalar pratik olarak tolere edilemez. Etkilenenler genellikle çevrelerindekilerin onun iradesine boyun eğmesini bekler.

Anankastik kişilik

Anankastik kişilik, obsesif-kompulsif kişilik bozukluğu (OKB) olarak da bilinen ve kişinin düşünce ve davranışlarında sürekli olarak takıntılı ve kontrollü olma eğilimi gösteren bir kişilik özelliğidir. Anankastik kişilikli bireyler, mükemmeliyetçi, aşırı düzenli ve detaylara dikkat eden yapılarıyla bilinirler. Bu tür bireyler, esneklikten yoksun olup, değişime direnç gösterebilirler.

Anankastik kişilik, obsesif-kompulsif bozukluktan (OKB) farklıdır. OKB, kişinin istemsiz olarak belirli düşünceler ve davranışlar sergilemesine neden olan bir anksiyete bozukluğudur. Anankastik kişilik ise, kişinin genel kişilik yapısı ve sosyal etkileşimleriyle ilgilidir.

Anankastik kişilikli bireyler, iş ve sosyal ilişkilerinde sorun yaşayabilirler, çünkü sürekli kontrol ve mükemmeliyetçilik, başkalarıyla işbirliği yapmayı zorlaştırabilir. Anankastik kişilik bozukluğu tedavisi genellikle psikoterapi (özellikle bilişsel-davranışçı terapi) içerir ve kişinin düşünce ve davranış kalıplarını değiştirmeye yönelik stratejiler öğretir.

Bu, aşırı düzenli, katı ve bilgiçlik taslayan, aşırı mükemmeliyetçi, sürekli kontrol ihtiyacı duyan, güçlü şüphe duyguları ve endişeli ve kararsız bir kişiliğe sahiptirler.

Son derece vicdanlıdırlar, ancak kendisine uygun olan öncelikleri belirlemekte zorlanırlar. Kararsızlar ve bu nedenle abartılı korkularını ifade eden kararları tekrar tekrar ertelerler.

Yapılan çalışmalarda mükemmeliyetçilik bazen çalışmayı tamamlamayı imkansız kılar. Etkilenenler genellikle normal uyum düzeyinden yoksundur ve bunun yerine ideal görüntülerini geleceğe yansıtırlar. Bu nedenle, etkilenenlerle bir uzlaşma bulmak imkansız denecek derecede zordur. Hırslı olma eğilimindedirler ve işe yaramaz olduğunu düşündükleri halde bazı şeylerden ayrılmak onlara genellikle zor hatta imkansız gelir.

Anankastik kişilik bozukluğu (Anankasmus)

Anankastik kişilik bozukluğu (Anankasmus), obsesif-kompulsif kişilik bozukluğu olarak da bilinen bir kişilik bozukluğu türüdür. Bu kişilik bozukluğu, bireylerin düşünce ve davranışlarında sürekli takıntılı, kontrollü ve mükemmeliyetçi olma eğilimi göstermeleriyle karakterizedir.

Anankastik kişilik bozukluğu olan bireyler, genellikle aşırı düzenli, detaylara dikkat eden ve esneklikten yoksun olma eğilimindedir. Bu özellikler, iş ve sosyal ilişkilerinde sorunlara yol açabilir, çünkü sürekli kontrol ve mükemmeliyetçilik, başkalarıyla işbirliği yapmayı zorlaştırabilir.

Anankastik kişilik bozukluğu obsesif-kompulsif bozukluktan (OKB) farklıdır. OKB, kişinin istemsiz olarak belirli düşünceler ve davranışlar sergilemesine neden olan bir anksiyete bozukluğudur. Anankastik kişilik bozukluğu ise, kişinin genel kişilik yapısı ve sosyal etkileşimleriyle ilgilidir.

Anankastik kişilik bozukluğu tedavisi genellikle psikoterapi (özellikle bilişsel-davranışçı terapi) içerir ve kişinin düşünce ve davranış kalıplarını değiştirmeye yönelik stratejiler öğretir.

Bu, etkilenenlerin saçma sapan olarak kabul edilmelerine rağmen, düşünceleri, dürtüleri veya eylemleri bastırmanın yetersiz olduğu durumlardır.

Kompulsif düşünceler, saçma, garip ve bu nedenle neredeyse işkenceye dönüşen algılarla tekrarlayan, basmakalıp düşüncelidir. Zorlayıcı dürtüler, etkilenenlerin iç direncine karşı ortaya çıkan rahatsız edici ve korkutan huzursuzluk durumlarıdır. Kompulsif eylemler, sırasıyla, korku duygularının önlenmesine neden olan monoton, ritüel benzeri tekrarlanan eylemlerdir. (el yıkama zorunluluğu hissetme, birşeyleri kontrol etme zorunluluğu, vb.).

Uzun vadede, kısıtlamalar yaşam alanının önemli ölçüde daralmasına ve etkilenenlerin özerkliğine yol açar, bu da neredeyse her zaman depresyonla ilişkilidir. Fobik bir kaçınma davranışı ve kısıtlamalar çoğunlukla tipik obesif kompulsif bozuklukta veya obesif komulsif bozuklukta ve hatta şizofreni hastalığının başlangıcında ortaya çıkar.

Anankastik nevroz

Anankastik nevroz, günümüzde daha yaygın olarak obsesif-kompulsif bozukluk (OKB) olarak bilinen bir anksiyete bozukluğunu ifade eder. Anankastik nevroz terimi, Sigmund Freud ve diğer erken psikanalistler tarafından kullanılırken, modern psikoloji ve psikiyatri literatüründe obsesif-kompulsif bozukluk terimi daha yaygındır.

Anankastik nevroz veya obsesif-kompulsif bozukluk, bireyin sürekli olarak tekrarlayan ve istenmeyen düşüncelere (obsesyonlar) ve/veya davranışlara (kompulsiyonlar) takılıp kalmasıyla karakterize bir durumdur. OKB’li bireyler bu düşünce ve davranışları istemeyerek yaşarlar ve genellikle bunların mantıksız olduğunun farkındadırlar, ancak bu düşünce ve davranışlardan kaçınmak veya durdurmaya çalışmak büyük anksiyeteye neden olur.

Anankastik nevrozun tedavisi genellikle bilişsel-davranışçı terapiden (CBT) ve antidepresan ilaçlardan (özellikle serotonin geri alım inhibitörleri) oluşur. Bu tedaviler, kişinin obsesyonları ve kompulsiyonları üzerindeki kontrolünü artırmaya ve anksiyete düzeylerini azaltmaya yardımcı olabilir.

Anankastik nevrozunen çarpıcı özelliği tekrarlayan obsesif düşünceler ve / veya kompulsif eylemlerdir.

Obsesif düşünceler, hastayı devamlı meşgul eden, kendine ait deneyimlerden oluşan, ancak yine de dayanılmaz ve itici olarak değerlendirilen fikirlerdir. Etkilenen kişinin karar vermesi genellikle zordur.

Kompulsif eylemler, rahatsız edici ve işe yaramaz, ancak yine de sık sık tekrarlanan klişeleşmiş eylemlerdir. Örnekler, potansiyel olarak tehlikeli bir durumun gelişemeyeceğini garanti etmeyi amaçlayan sürekli el yıkama veya tekrarlanan kontrollerdir (kapı kilitli mi veya ütünün fişi çıkartıldı mı vb.). Her ne kadar obsesif düşünceler ve eylemler anlamsız olarak bilinse de, ilgili kişi kendisini onlara karşı savunamaz (karşı koyamaz). Korku genellikle her zaman oradadır.

Anankastik nevroz tanısı koymak için aşağıdaki genel koşulların karşılanması gerekir:

  1. En az iki haftalık bir süre boyunca günün çoğu zamanında obsesif düşünceler ve / veya eylemler vardır.

  2. Kompulsif düşünceler ve kompulsif eylemler aşağıdaki özellikleri gösterir:

  • Bunlar, başkalarının gördüğü gibi değil, kendi düşünceleriniz / eylemleriniz olarak görülür.

  • Kendilerini sürekli tekrar ederler ve rahatsız edici ve saçma hissederler.

  • Etkilenenler direnmeye çalışmaktadır (bu başarısızlıkla sonuçlanır).

  • Takıntılı bir düşünce ya da eylemi yerine getirmek hoş değildir, ancak geçici olarak kaygı ve gerginliği hafifletir.

  1. Etkilenenler saplantılı düşüncelerinden ve davranışlarından muzdariptir ve / veya yaşamları ve performansları ile sınırlıdır.

  2. Bozukluklara diğer zihinsel bozukluklar, şizofreni veya duygudurum bozuklukları neden olmaz.

Anarthri

Anarthria, bir kişinin konuşma kaslarını kullanma yeteneğinin ciddi derecede azaldığı veya tamamen kaybolduğu bir konuşma bozukluğunu ifade eder. Bu durum, beynin konuşma motor kontrolünü düzenleyen bölgelerindeki hasar veya disfonksiyon nedeniyle ortaya çıkar. Anarthria, konuşma terapistleri tarafından değerlendirilir ve tedavi edilir.

Anarthria’nın nedenleri arasında travmatik beyin hasarı, inme, beyin tümörleri, nörodejeneratif hastalıklar (örn. Parkinson hastalığı, Amyotrofik lateral skleroz) ve bazı enfeksiyonlar bulunabilir. Bu durum, dil, dudak, çene ve boğaz kaslarının hareketlerinin koordinasyonu ve kontrolünde zorluklar yaşayan bireylerin anlaşılır konuşma üretmekte güçlük çekmelerine neden olur.

Anarthria tedavisi, konuşma terapistlerinin (dil ve konuşma patologları) yönlendirdiği bireyselleştirilmiş tedavi planlarına dayanır. Tedavi, konuşma becerilerini geliştirmeye ve alternatif iletişim yöntemlerini kullanmaya odaklanabilir, örneğin işaret dili, iletişim cihazları veya özel yazılım kullanarak. Tedavinin amacı, kişinin iletişim becerilerini en üst düzeye çıkarmak ve yaşam kalitesini artırmaktır.

Bu, beyindeki konuşma merkezine verilen hasarın neden olduğu, eklemlerdeki bir zayıflıktır.

Ses üretiminde ve kelime oluşumunda hatalı kelime kombinasyonları, hecelerde veya harf eklerinde yanlışlıklar, yanlış konuşma eklemlerdeki zayıflık nedeni ile koordinasyon içinde konuşma için kasların merkezlerinden yollanma sırasında sinir yapılarındaki hasar nedeni ile kasların motor çekirdeğinde kontrol eksikliği yada bunların yanlış kontrolü vardır.

Konuşma araçlarının kendileri anatomik olarak sağlıklıdır. Bu bozukluğun şiddeti dizartri ötesine uzanır. Afazi aksine kavramların kendileri rahatsız edilmez, ancak doğru telaffuzları mümkün olmaz.

Anastropi

Anastropi, kelimelerin veya cümlenin bölümlerinin normal sırasının tersine çevrilmesiyle oluşan bir sözdizimi düzenlemesi veya dilbilgisi özelliğidir. Genellikle edebiyatta, özellikle şiir ve retorik kullanımlarda, belirli bir etki yaratmak amacıyla kullanılır. Anastropi, okuyucunun veya dinleyicinin dikkatini çekmek, vurgu yapmak veya yaratıcılığı ve sözel becerileri sergilemek için kullanılabilir.

Bu, ilgili kişinin kendini, gerçekleşen her şeyin merkezinde gördüğü deneyim değişikliğidir.

Androjenler

Androjenler, erkek eşey hormonlarıdır ve erkek cinsiyet özelliklerinin ve üreme işlevlerinin gelişiminde önemli bir rol oynarlar. Testosteron, en bilinen ve en etkili androjendir. Androjenler, erkeklerde ve daha düşük düzeylerde kadınlarda üretilir. Erkeklerde, androjenler testislerde ve adrenal bezlerde üretilirken, kadınlarda yumurtalıklar ve adrenal bezlerde üretilir. Androjenlerin ana işlevleri arasında kas kütlesi, kırmızı kan hücrelerinin üretimi, cinsel dürtü ve sperm üretiminin düzenlenmesi bulunur.

Androjenler (Yunan andro erkek; gen üretici) virilizasyon (Latin virilis erkek´ten) etkisi olan seks hormonlarıdır.

Temel yapısı androstandır (10β, 13 β-dimetil-gonan). Ana ve en iyi bilinen androjen testosterondur.

Andromimetofili

Andromimetofili, bir kişinin trans erkekler veya kadınsı özellikleri azalmış erkekler tarafından cinsel olarak çekilmesini ifade eden bir terimdir. Bu terim, cinsel çekim duygusunun, bu bireylerin erkek cinsiyet özelliklerine benzer özelliklere sahip olmaları nedeniyle ortaya çıktığını belirtir. Andromimetofili terimi, cinsel yönelimleri ve fantezileri açıklamak için kullanılır ve genellikle cisgender bireylerin cinsel çekimlerini anlatırken kullanılır.

Andropoz

Andropoz, erkeklerde yaşla birlikte testosteron seviyelerinin doğal olarak azalması sürecidir. Bu durum, genellikle 40-50 yaşları arasında başlar ve erkeklerin yaşamının ilerleyen dönemlerinde devam eder. Andropoz sürecinde, testosteron seviyelerindeki düşüş çeşitli fiziksel, duygusal ve cinsel sağlık sorunlarına yol açabilir. Bu semptomlar arasında enerji düşüklüğü, depresyon, anksiyete, kilo artışı, libido azalması ve erektil disfonksiyon bulunmaktadır. Andropoz terimi, kadınlarda menopoz ile benzer süreçleri yaşayan erkekler için kullanılır.

Erkek menopozu. Bu durum performansta düşüklük, uyku bozuklukları, sıcak basması ve potens azalması ile 50 yaş civarında ortaya çıkar. Klimakterik viril, kadınların klimakterisi kadar belirgin değildir, çünkü erkeklerde hormon oluşumu sadece yavaş yavaş azalır.