Bu, yeşil yumrulu yaprak mantarının – tüketilen doza bağlı olarak – insan vücudu üzerindeki ölümcül etkilere zarar veren ana alkaloiddir.
Hafif zehirlenme durumunda, kusma ishal tüketimden yaklaşık 8 ila 12 saat sonra ortaya çıkar, bu da tüm şiddetiyle yaklaşık 24 saat devam eder ve daha sonra yavaşça düzelir. Çok şiddetli vakalarda, ortalama 8 gün sonra ölüme yol açabilecek karaciğer hasarı oluşabilir.
Amanitin mantar, özellikle Amanita cinsine ait bazı mantar türlerinde bulunan, son derece zehirli bir toksindir. Amanita cinsi mantarlar arasında Amanita phalloides (ölüm meleği), Amanita virosa (yüzük mantarı) ve Amanita verna (yüzük mantarı) gibi tehlikeli türler bulunmaktadır. Bu mantarlar, amanitin ve diğer zehirli bileşenlerin yanı sıra, karaciğer ve böbreklere ciddi hasar verebilen falloidin ve virotoxin gibi toksinler içerir.
Amanitin zehirlenmesi, mantar tüketimi sonrasında karaciğer ve böbrek yetmezliğine yol açabilir ve hızlı tedavi edilmediğinde ölümcül olabilir. Amanitin zehirlenmesi belirtileri şunları içerir:
- Mide bulantısı, kusma ve karın ağrısı gibi gastrointestinal belirtiler.
- İshal, su kaybı ve elektrolit dengesizliği.
- Karaciğer yetmezliği ve sarılık.
- Böbrek yetmezliği ve azalan idrar çıktısı.
- Koma ve merkezi sinir sistemi etkileri.
Amanitin zehirlenmesi tedavisi, öncelikle hastanın tıbbi destek ve semptomları yönetme ile başlar. Aktif kömür uygulaması ve sürekli tıbbi gözetim gerekebilir. Karaciğer yetmezliği ve böbrek yetmezliği durumunda, organ nakli veya diyaliz gerekebilir. Amanitin zehirlenmesinden kurtulma oranı, erken tanı ve tedaviye bağlıdır. Mantar toplayıcıları ve tüketicileri, bu tehlikeli mantarları yememek için dikkatli olmalı ve sadece güvenli kaynaklardan mantar tüketmeye özen göstermelidir.
Amantadin, antiviral ve antiparkinson etkileri olan bir ilaçtır. İlk olarak 1960’larda geliştirilen amantadin, başlangıçta grip virüsü Influenza A’ya karşı antiviral bir ajan olarak kullanıldı. Amantadin, virüsün hücre içine girişini engelleyerek ve viral replikasyonu baskılayarak çalışır.
Daha sonraki çalışmalar, amantadinin Parkinson hastalığı ve parkinsonizm semptomlarını hafifletmeye yardımcı olduğunu göstermiştir. Parkinson hastalığı, beynin bazı bölgelerinde dopamin üretiminin azalmasıyla ilişkilidir ve bu durum hareket, denge ve koordinasyon problemlerine yol açar. Amantadin, N-metil-D-aspartat (NMDA) reseptör antagonistleri olarak hareket ederek ve dopaminerjik nöronların uyarılmasını artırarak, tremor, rijidite ve bradikinezi gibi Parkinson belirtilerini hafifletir.
Amantadinin yan etkileri arasında baş ağrısı, baş dönmesi, uyku problemleri, bulantı, kusma, kabızlık ve idrar retansiyonu bulunabilir. Ayrıca sinir sistemi yan etkileri, huzursuzluk, halüsinasyonlar ve konfüzyon da yaşanabilir. İlaç, başka ilaçlarla etkileşime girebilir ve bu nedenle doktorunuzun reçete ettiği şekilde kullanılmalıdır.
Amantadin, antiviral etkileri nedeniyle, bazı durumlarda nöropatik ağrı, yorgunluk sendromu ve multiple skleroz semptomlarını hafifletmek için de kullanılabilir.
Amantadin sülfat, amantadin adlı aktif bileşeni içeren bir ilaçtır ve amantadinin tuz formudur. Amantadin sülfat, antiviral ve antiparkinson etkileri olan bir ilaç olarak kullanılır.
Antiviral olarak, amantadin sülfat başta Influenza A virüsü olmak üzere bazı grip virüslerine karşı etkilidir. Bu virüsün hücre içine girişini engelleyerek ve viral replikasyonu baskılayarak çalışır. Amantadin sülfat, grip tedavisinde ve bazen grip önlemede kullanılabilir, ancak dirençli virüs suşlarının ortaya çıkması nedeniyle daha az yaygın hale gelmiştir.
Amantadin sülfat, Parkinson hastalığı ve ilaçla indüklenen parkinsonizm semptomlarını hafifletmeye yardımcı olur. İlaç, N-metil-D-aspartat (NMDA) reseptör antagonistleri olarak hareket eder ve dopaminerjik nöronların uyarılmasını artırarak tremor, rijidite ve bradikinezi gibi Parkinson belirtilerini hafifletir.
Amantadin sülfatın yan etkileri arasında baş ağrısı, baş dönmesi, uyku problemleri, bulantı, kusma, kabızlık ve idrar retansiyonu bulunabilir. Ayrıca sinir sistemi yan etkileri, huzursuzluk, halüsinasyonlar ve konfüzyon da yaşanabilir. İlaç, başka ilaçlarla etkileşime girebilir ve bu nedenle doktorunuzun reçete ettiği şekilde kullanılmalıdır.
Amaurofili, bir kişinin görme yeteneğini kaybetme fikrinden veya partnerlerinin görme yeteneğini kaybetmesinden cinsel olarak uyarılma durumudur. Bu, cinsel fanteziler, role-play veya görme engelli partnerlerle ilgili cinsel eğilimler şeklinde ortaya çıkabilir. Amaurofili, genellikle BDSM (bondaj, disiplin, sadizm ve mazoşizm) ile ilişkilendirilen güç dinamiklerini içerebilir ve bu tür eğilimler, cinsel fetişler ve kinkler (alternatif cinsel uygulamalar ve eğilimler) kategorisine girer.
Amaurofili, karşılıklı rıza ve anlayış içinde yaşanan bir fetiş olarak kabul edilebilir. Bununla birlikte, amaurofili eğilimlerine sahip olanların bu fantezileri veya eğilimleri, herkesin rızası olmadan uygulamamaları önemlidir. İlgili tarafların güvenli, sağlıklı ve rızaya dayalı bir ortamda bu tür fetişleri keşfetmeleri esastır.
Ambliyopi, yaygın olarak „tembel göz“ olarak bilinen, bir gözün diğerine göre daha düşük görme yeteneğine sahip olduğu bir durumdur. Genellikle çocukluk döneminde gelişir ve erken teşhis ve tedavi edilmediğinde kalıcı görme kaybına yol açabilir. Ambliyopi, görme sistemi ve beyin arasındaki uyumsuzluk nedeniyle meydana gelir ve sıklıkla şaşılık (gözlerin düzgün hizalanmaması) veya anizometropi (iki göz arasında büyük bir reçete farkı) gibi göz sorunlarıyla ilişkilidir.
Ambliyopi tedavisi, tembel gözün daha fazla kullanılmasını teşvik etmeyi amaçlar. Bu, genellikle daha iyi gören gözü kapatarak veya bulanıklaştırarak tembel gözün daha fazla çalışmasını sağlamak için yapılır. Gözlük veya kontakt lensler, refraktif hataları düzeltmeye yardımcı olabilir. Şaşılık varsa, göz cerrahisi de gerekebilir. Erken teşhis ve tedavi, ambliyopinin başarılı bir şekilde düzeltilmesinde önemlidir; çünkü çocukluk döneminde beynin görsel gelişimi daha esnektir ve adaptasyon daha kolaydır.
Ambras sendromu (aynı zamanda hipertrikoz olarak da bilinir), vücuttaki aşırı tüylenmeye yol açan nadir görülen bir genetik durumdur. Genellikle vücuttaki tüm bölgelerde veya sadece belirli alanlarda aşırı kıllanma görülür. Hipertrikoz, aşırı terminal kıllar (kalın, renkli ve sert kıllar) veya vellus kıllar (ince, yumuşak ve renksiz kıllar) şeklinde ortaya çıkabilir. Ambras sendromu, genellikle doğuştan gelen ve genetik olarak aktarılan bir durumdur.
Ambras sendromunun kesin nedeni bilinmemekle birlikte, bazı durumlarda, 8. kromozomun belirli bir bölgesinde yapısal anormalliklerle ilişkilendirilmiştir. Bu durum, kalıtım yoluyla geçebilir ve genellikle otozomal dominant şeklinde aktarılır.
Ambras sendromunun spesifik bir tedavisi yoktur. Bununla birlikte, aşırı kıllanmanın semptomlarını yönetmek için mekanik ve kozmetik yöntemler kullanılabilir. Bu yöntemler arasında tıraş etme, epilasyon, lazer tedavisi ve elektroliz bulunur. Semptomların şiddetine ve kişisel tercihlere bağlı olarak, bu yöntemlerin herhangi bir kombinasyonu kullanılabilir.
Ameliyat bağımlılığı, bir kişinin sürekli olarak ameliyat olma ihtiyacı hissettiği ve estetik ya da tıbbi açıdan gerekmeyen ameliyatlar için talepte bulunduğu psikolojik bir durumdur. Bu durum genellikle vücut dismorfik bozukluk (BDD) ve obsesif-kompulsif bozukluk gibi diğer akıl sağlığı sorunlarıyla ilişkilidir.
Ameliyat bağımlılığı olan kişiler, fiziksel görünümlerini sürekli düzeltme ihtiyacı duyarlar ve bu düzeltme için cerrahi müdahaleleri tekrar tekrar arzularlar. Bu kişiler genellikle ameliyatın sonuçlarından memnuniyetsiz kalır ve daha fazla ameliyat istemeye devam eder. Bu durum, bireyin sosyal, mesleki ve kişisel yaşamında önemli sıkıntılara yol açabilir.
Ameliyat bağımlılığı tedavisi, altta yatan akıl sağlığı sorunlarını ele almayı amaçlar. Terapi, bilişsel davranışçı terapi (CBT) gibi ameliyat bağımlılığı ile ilişkili düşünce ve davranış kalıplarını değiştirmeyi hedefleyen yaklaşımlar içerebilir. Ayrıca, antidepresanlar ve anksiyolitikler gibi ilaç tedavileri de bu durumu yönetmede etkili olabilir. Ameliyat bağımlılığı tedavisinde önemli olan, bireyin gerçekçi beklentilere sahip olmasını sağlamak ve cerrahi müdahalelerin sürekli olarak yaşam kalitesini artırmayacağı gerçeğini kabul etmelerine yardımcı olmaktır.
Ameliyat sonrası psikoz, bir kişinin ameliyatın ardından geçici olarak psikotik belirtiler gösterdiği bir durumdur. Ameliyat sonrası psikoz, ameliyatın kendisi, anestezi, hastanın fiziksel durumu, ağrı, ilaçlar ve diğer faktörlerin bir kombinasyonu nedeniyle ortaya çıkabilir. Ameliyat sonrası psikoz nadir görülse de, ciddi ve hızlı tedavi gerektiren bir durumdur.
Ameliyat sonrası psikoz belirtileri şunları içerebilir:
- Halüsinasyonlar (görme, işitme, dokunma, koku veya tat alma ile ilgili yanılsamalar)
- Paranoya ve şüphe
- Düşünce ve konuşmada karmaşıklık
- Anksiyete ve korku
- Duygusal dengesizlik
- Uyumsuz ve düzensiz davranışlar
Ameliyat sonrası psikozun tedavisi, semptomların şiddetine ve altta yatan nedenlere bağlıdır. Tedavi genellikle antipsikotik ilaçlar ve anksiyete ve ağrıyı hafifletmeye yönelik diğer ilaçlar içerir. Psikoterapi, bireyi desteklemek ve semptomları yönetmek için de kullanılabilir. Genellikle, ameliyat sonrası psikoz tedavi edildiğinde semptomlar geçicidir ve kişi tam olarak iyileşir.
Amenore, bir kadının adet kanamasının (regl döneminin) beklenen süre boyunca durması ya da hiç başlamaması durumudur. İki tür amenore vardır: primer amenore ve sekonder amenore.
- Primer amenore: 16 yaşına kadar menstürasyon (adet kanaması) başlamamışsa primer amenore olarak adlandırılır. Primer amenore, doğuştan gelen anormallikler, hormonal dengesizlikler veya diğer tıbbi durumlar nedeniyle ortaya çıkabilir.
- Sekonder amenore: Daha önce düzenli adet gören bir kadının, hamilelik dışında üç ay boyunca ya da daha fazla süreyle adet görmemesi durumunda sekonder amenoreden bahsedilir. Sekonder amenore, stres, aşırı kilo kaybı veya kazancı, polikistik over sendromu (PCOS), tiroid hastalıkları ve diğer tıbbi durumlar nedeniyle ortaya çıkabilir.
Amenorenin nedenleri ve tedavisi, durumun türüne ve altta yatan faktörlere bağlıdır. Hormonal dengesizliklerin düzeltilmesi, kilo yönetimi, stresin azaltılması ve diğer yaşam tarzı değişiklikleri, amenore tedavisinde etkili olabilir. Özellikle hormonal dengesizliklerle ilgili durumlarda, doktorlar hormon tedavisi önerebilir. Amenore tedavisi, bir kadının doğurganlığını etkileyebileceği için önemlidir ve tıbbi değerlendirme gerektirir.
Amentia, şiddetli zeka geriliği ve genellikle gelişme dönemlerinde meydana gelen bilişsel işlevlerde önemli eksikliklerle karakterize olan bir nöropsikiyatrik sendromdur. Amentiyal sendrom, kişinin öğrenme, dil, sosyal ve adaptasyon becerilerini etkiler ve bu kişinin normal yaşamında önemli zorluklara neden olabilir.
Amentia, genetik faktörler, doğum sırasındaki komplikasyonlar, beyin hasarı, çocukluk döneminde yaşanan şiddetli enfeksiyonlar ve beslenme eksiklikleri gibi çeşitli faktörlerle ilişkilendirilir. Amentiyal sendromun tanısı genellikle zekâ ve öğrenme yeteneklerini değerlendiren testler ve tıbbi değerlendirmelerle konulur.
Amentiyal sendrom tedavisi, temelde altta yatan nedenlere ve durumun şiddetine bağlıdır. Tedavi, eğitim, bilişsel terapi, dil terapisi, mesleki terapi ve sosyal becerilerin geliştirilmesine yönelik stratejileri içerebilir. Ayrıca, ailelerin ve bakım sağlayıcıların desteği ve rehberliği, bu kişilerin yaşam kalitesini artırmada ve yaşamlarına anlam katmada önemli bir rol oynar.