Adli psikoloji

Klinik psikolojinin bilgi ve teşhis olanaklarının özellikle iç hukuk çerçevesinde adil bir karara varmak için kullanıldığı uygulamalı psikolojinin bir bölümü.

Psikologlar, örneğin tanıkların güvenilirliği, faillerin suçluluğu veya ele geçirilmesi ile bağlantılı olarak incelemeler yaparlar. Mahkumların sosyalleşmesi ve tedavisi ile ilgili görevler belirlerler.

Adli psikoloji, hukuk sistemleriyle ilgili psikolojik konuları araştıran bir psikoloji dalıdır. Adli psikologlar, suçluluk veya suçsuzluğu değerlendirmek, mahkeme kararlarında danışmanlık yapmak, şahitlerin veya mağdurların inanılırlığı hakkında bilgi sağlamak gibi konularda hukuk sistemlerine yardımcı olurlar.

Adli psikolojinin alanları arasında, hukuk davaları için psikolojik testlerin geliştirilmesi, çocukların velayeti, boşanma davaları, ceza adaleti sistemi, suçlu profilleri, zihinsel sağlık sorunları ve şiddetin nedenleri gibi konular yer alır.

Adli psikologlar, adli davalarda çeşitli roller üstlenirler. Örneğin, psikolojik testler kullanarak, sanığın zihinsel sağlık durumunu değerlendirebilirler. Ayrıca, jüri seçiminde de yardımcı olabilirler. Bir mağdurun veya şahidin inanılırlığına dair değerlendirmeler yaparak, adli sürecin doğru şekilde yürütülmesine yardımcı olabilirler.

Adli psikoloji, hem klinik psikoloji hem de hukuk alanlarında uzmanlık gerektirdiği için, adli psikologlar genellikle psikoloji ve hukuk alanlarında eğitim almışlardır. Adli psikologlar ayrıca, adalet sistemleri, ceza adaleti sistemi, toplumsal cinsiyet konuları, ırkçılık ve ayrımcılık gibi konularda da uzmanlık sahibi olabilirler.

Adrenal – hormonlar

Adrenal hormonlar, böbreküstü bezleri tarafından üretilen hormonlardır. Bunlar adrenalin, noradrenalin, dopamin ve kortikoidlerdir.

Adrenal hormonlar, adrenal bezler tarafından üretilen hormonlardır. Adrenal bezler, böbreklerin üstünde yer alan iki küçük bezdir. Bu hormonlar, vücudun stres yanıtı, metabolizması, tuz ve su dengesi ve cinsiyet hormonlarının üretimi gibi birçok fonksiyonda önemli rol oynarlar.

Adrenal bezler, adrenal korteks ve adrenal medulla adı verilen iki bölümden oluşur. Adrenal korteks, kortizol, aldosteron ve androjenler gibi hormonlar üretir. Kortizol, stres yanıtını ve vücudun glukoz seviyelerini düzenlemede önemli bir rol oynar. Aldosteron, tuz ve su dengesini düzenleyerek kan basıncını kontrol eder. Androjenler, erkek ve kadın cinsiyet hormonlarının öncüsüdür ve cinsiyet karakteristiklerinin gelişiminde önemli bir rol oynar.

Adrenal medulla, epinefrin (adrenalin) ve norepinefrin (noradrenalin) gibi hormonlar üretir. Bu hormonlar, stresli durumlarda kalp atış hızını artırır, solunumu hızlandırır ve kan basıncını yükseltir.

Adrenal hormonlarının düzensizliği, birçok sağlık sorununa neden olabilir. Örneğin, kortizolün fazla salınması, Cushing sendromu olarak bilinen bir duruma neden olabilir. Kortizol eksikliği ise, Addison hastalığı olarak bilinen bir duruma neden olabilir. Aldosteron düzeylerindeki dengesizlikler, yüksek tansiyon veya düşük tansiyon gibi sorunlara neden olabilir. Epinefrin ve norepinefrin düzeylerindeki anormallikler, anksiyete veya panik atak gibi duygusal rahatsızlıklara neden olabilir.

Adrenal hormonlarının düzenli ve dengeli bir şekilde üretilmesi, vücudun sağlıklı bir şekilde çalışması için önemlidir.

Adrenal – korteks

Önemli hormonlar, kortikoidler için kontrol merkezidir.

Adnenal korteks hipofiz bezi tarafından kontrol edilir. Mineral, şeker ve su dengesi, sürekli kan basıncını koruyan dolaşım dinamikleri ve bunların uyumu bağlamında özellikle önemlidir.

Hiperfonksiyon kendini Cushing sendromu, ödem veya adrenogenital sendrom olarak gösterir. Hipofonksiyon (düşük çalışması) ise Addison hastalığına sebep olur.

Adrenal korteks, adrenal bezlerin kortikal bölümüdür ve kortizol, aldosteron ve androjenler gibi hormonların üretiminden sorumludur.

Kortizol, stres yanıtı, inflamasyonun azaltılması, glukoz metabolizması ve immün fonksiyon gibi birçok biyolojik süreçte önemli bir rol oynar. Aldosteron ise, tuz ve su dengesini düzenleyerek vücudun sıvı dengesini korur ve kan basıncını düzenler. Androjenler, cinsiyet hormonlarının öncüsüdür ve erkeklerde testosteron üretiminden, kadınlarda ise östrojen üretiminden sorumludur.

Adrenal korteks, hipofiz bezinden gelen adrenokortikotropik hormon (ACTH) tarafından uyarılır. ACTH, kortizol üretimini uyararak stres yanıtını başlatır. Ayrıca aldosteron ve androjen üretimini de düzenler.

Adrenal korteks, kortizol ve aldosteron üretimindeki dengesizlikler, sağlık sorunlarına neden olabilir. Örneğin, kortizolün fazla salınması, Cushing sendromu olarak bilinen bir duruma neden olabilir. Kortizol eksikliği ise, Addison hastalığı olarak bilinen bir duruma neden olabilir. Aldosteron düzeylerindeki dengesizlikler, yüksek tansiyon veya düşük tansiyon gibi sorunlara neden olabilir.

Adrenal korteks hormonları, vücudun sağlıklı bir şekilde çalışması için önemlidir. Hormonların üretimindeki dengesizlikler, birçok sağlık sorununa neden olabilir.

Adrenal – korteks hiperplazisi

Şiddetli hormonal bozukluklara neden olabilecek adrenal korteksin hiperfonksiyonu.

Adrenal korteks hiperplazisi, adrenal korteks dokusunun aşırı büyümesiyle karakterize edilen bir durumdur. Bu durum, adrenal korteks hücrelerinin doğuştan gelen bir anormalliği sonucu oluşabilir veya genetik bir mutasyon sonucu ortaya çıkabilir.

Adrenal korteks hiperplazisi, kortizol ve aldosteron üretiminde artışa neden olabilir. Bu da, Cushing sendromu veya yüksek tansiyon gibi sağlık sorunlarına neden olabilir.

Adrenal korteks hiperplazisi, aynı zamanda, androjenlerin artmış üretimine de neden olabilir. Bu durum, kadınlarda erkek tipi saç büyümesi (hirsutizm), adet düzensizlikleri ve erkeklerde ise erken ergenlik gibi belirtilere neden olabilir.

Adrenal korteks hiperplazisi, tedavi edilmediğinde sağlık sorunlarına neden olabilir. Tedavisi, kortizol ve aldosteron üretimini düzenlemek için ilaçlar kullanarak veya cerrahi müdahale ile yapılabilir.

Adrenal korteks hiperplazisi, nadir görülen bir durum olmasına rağmen, genetik yatkınlığı olan kişilerde daha sık görülebilir. Ayrıca, aile üyelerinde adrenal korteks hiperplazisi öyküsü olan kişilerde de görülebilir. Bu nedenle, bu durumun varlığı durumunda aile öyküsü de değerlendirilmelidir.

Adrenal – yetmezlik

Addison sendromu. Bu hastalıkta, böbreküstü bezleri tarafından, vücudun belli hormonları yeterli derecede üretilemez.

Adrenal yetmezlik, adrenal bezlerin yeterli miktarda kortizol ve diğer hormonları üretemediği bir durumdur. Adrenal bezler, böbreklerin üstünde yer alan iki küçük bezdir ve kortizol, aldosteron ve androjenler gibi hormonlar üretir.

Adrenal yetmezlik, adrenal bezlerin hastalığından veya kortizol seviyelerini düzenleyen hipofiz veya hipotalamusun bozukluğundan kaynaklanabilir. Birincil adrenal yetmezlik, adrenal bezlerin kendisinden kaynaklanırken, ikincil adrenal yetmezlik, hipofiz bezinin kortizol salgılamasını uyaracak yeterli miktarda ACTH üretmediği durumlarda ortaya çıkar.

Adrenal yetmezlik belirtileri arasında yorgunluk, halsizlik, iştah kaybı, kilo kaybı, düşük tansiyon, kas zayıflığı, mide bulantısı, kusma, ishal, hipoglisemi, koyu cilt rengi, cinsel işlev bozukluğu ve depresyon yer alabilir.

Adrenal yetmezlik tedavisi, hormon eksikliğini yerine koymak için kortizol ve aldosteron gibi hormonlar içeren ilaçlar kullanılarak yapılır. Bu ilaçlar, yaşam boyu kullanılabilir ve dozajları düzenli olarak takip edilmelidir. Ayrıca, adrenal kriz adı verilen potansiyel olarak hayatı tehdit eden bir durumun önlenmesi için de dikkatli bir takip gereklidir.

Adrenal yetmezlik, yaşam kalitesini ciddi şekilde etkileyebilen bir durumdur ve tedavi edilmediğinde ciddi sağlık sorunlarına neden olabilir. Erken teşhis ve uygun tedavi, hastalığın ilerlemesini önleyebilir ve belirtileri kontrol altına alabilir.

Adrenalin

Eprenfrin (INN) veya suprarentin olarak da adlandırılan adrenalin, adrenal medullada oluşan ve stresli durumlarda kana salınan bir hormondur. Ana işlevi kardiyovasküler sistemi ve metabolizmayı strese bağlı strese uyarlamaktır. Adrenalinin serbest bırakılması, tehlikeli durumlarda (savaş veya uçuş) hayatta kalmayı temin etmesi gereken enerji rezervlerinin hızlı bir şekilde sağlanması için koşullar yaratır.

Stres hormonu, kalp hızında, kan basıncında bir artışa, özellikle ciltte ve böbreklerde küçük kan damarlarının kasılmasıyla ortaya çıkan merkezi kan hacminde bir artışa aracılık eder, bronşların genişlemesi, artan yağ kaybı yoluyla hızlı bir enerji rezervi sağlanması (Lipoliz) ve glikozun salınımı ve biyosentezi. Hücrelerde enerji üretmek için gerekli olan oksijen, artan solunum hızıyla sağlanır, ayrıca kan dolaşımını (merkezileştirme) ve gastrointestinal aktiviteyi (inhibisyon) düzenler. Merkezi sinir sisteminde adrenalin, adrenerjik nöronlarda (sinir hücreleri) bir nörotransmitter olarak ortaya çıkar. Adrenalin, adrenoseptörler olan G-protein-bağlı reseptörleri aktive ederek etkilerine aracılık eder.

Adrenalin hızla azalır ve stres devam ederse, adrenalin ve norepinefrindeki sürekli artış kan basıncını serbest bırakır ve kan şekeri seviyesi yükselir. Bu kalbi aşırı yükler ve bağışıklık fonksiyonunu azaltır.

Adrenalin salınımı veya lokal adrenalin kullanımı sonucunda terleme, goosebumps (pilomotor refleks) ve gözbebeği genişlemesi (midriyazis) görülebilir. Ayrıca ağız kuruluğu da oluşur. Adrenalin ayrıca kan pıhtılaşması ve fibrinoliz (vücudun daha büyük bir adanın enzim plazmin tarafından kendi çözünmesi) ile ilgilidir.

Adrenal medullada bulunan ve oradan kan dolaşımına salınan ve ferrik klorür ile renklenen daha sonra adrenalin olarak anılan bir maddenin ilk belirtisi 1856 yılında da Fransız fizyolog Alfred Vulpian tarafından bulundu. William Bates ayrıca 1886 yılında New York Tıp Dergisi’nde adrenal bezden yeni bir madde bulunduğunu bildirdi. Bu maddenin istisnai farmakolojik özelliklere sahip olması gerçeği 1893 yılında fizyolog George Oliver ve Edward Schäfer tarafından açıklanmıştır. 1895 yılında, Polonyalı fizyolog Napolyon Cybulski ayrıca farmakolojik olarak adrenal medulladan bir ekstraktı karakterize etti.

Bu maddeyi 1897 yılında izole etmeye çalışan John Jacob Abel, ona bugün hala kullanılan epinefrin adını verdi. Abel’in çalışmalarından esinlenen Japon-Amerikalı kimyager Jokichi Takamine, adrenal medulla’dan da bir madde çıkardı. Bu da Oliver, Schäfer ve Cybulski tarafından tanımlanan etkilere sahipti ve daha sonra Adrenalin adı altında Parke, Davis & Co. Abel’in epinefrinin farmakolojik aktivitesi olmamasına ve daha sonra adrenalin izolasyonunun bir artefaktı olarak tanımlanabilmesine rağmen, epinefrin adı adrenalin için eşanlamlı olarak kullanılmaktadır.

Adrenalinin kimyasal sentezi 1904 yılında Friedrich Stolz tarafından tarif edilmiştir. Tamamen üretilebilen yapısı belirlenen ilk hormondu.

Adrenalin, stres durumlarında salgılanan bir hormondur. Adrenalin, vücutta stres durumunda „savaş veya kaç“ tepkisini tetikleyen bir rol oynar. Bu tepki, vücudun kalp atış hızını arttırarak kan basıncını yükseltmesini, solunumu hızlandırmasını, kan şekerini yükseltmesini ve kasların enerjiye ihtiyacını arttırmasını sağlar.

Adrenalin, aynı zamanda sempatik sinir sistemi tarafından da salgılanabilir. Bu durumda, beyindeki uyarılarla birlikte, adrenalin vücuda salgılanır ve kalp atış hızı, solunum hızı ve kan basıncı artar. Adrenalin ayrıca beyindeki mutluluk ve zevk duygularını tetikleyerek bir tür keyif hissi de yaratabilir.

Adrenalin, tıbbi açıdan kullanılan bir ilaçtır ve anafilaksi, astım ve kalp durması gibi acil durumlarda kullanılır. Ayrıca, lokal anestezi işlemlerinde de kullanılabilir.

Yüksek adrenalin seviyeleri, kalp hastalığı, yüksek tansiyon, anksiyete, panik atak, migren ve bipolar bozukluk gibi bazı sağlık sorunlarına neden olabilir. Adrenalin seviyelerini düzenlemek için stres yönetimi teknikleri, egzersiz, meditasyon ve diğer gevşeme teknikleri gibi yöntemler kullanılabilir.

Adrenalin diyabeti

„Adrenalin diyabeti“ terimi tıbbi bir terim değildir ve tanınmış bir hastalık değildir. Adrenalin, vücutta stres durumunda salgılanan bir hormondur ve kan şekeri seviyelerini yükseltme etkisi vardır. Ancak bu etki, şeker hastalığı (diyabet) için bir neden değildir.

Diyabet, kan şekeri seviyelerinin yüksek olduğu bir durumdur ve genellikle pankreasın yeterli miktarda insülin üretememesinden veya üretilen insülinin etkili bir şekilde kullanılamamasından kaynaklanır. Diyabet, kalp hastalığı, böbrek hastalığı, görme kaybı ve diğer ciddi sağlık sorunlarına neden olabilir.

Adrenalin seviyelerinin yüksekliği, kan şekeri seviyelerini arttırabilir, ancak bu durum, insülinin etkisizliği veya eksikliği olmadan kalıcı bir şekilde yüksek kan şekeri seviyelerine neden olmaz. Adrenalin seviyelerini düşürmek için stres yönetimi teknikleri, egzersiz ve diğer gevşeme teknikleri kullanılabilir, ancak diyabet tedavisi için ilaçlar ve yaşam tarzı değişiklikleri gereklidir.

Özet olarak, „adrenalin diyabeti“ diye bir terim yoktur ve adrenalinin kan şekeri seviyelerini yükseltme etkisi, şeker hastalığına neden olmaz. Diyabetin nedeni, insülin eksikliği veya etkisizliği olabilir ve diyabet tedavisi ilaçlar ve yaşam tarzı değişikliklerini içerir.

Adrenogenital sendrom

Adrenogenital sendrom (AGS), adrenal kortekste hormon sentezinin bozulması ile karakterize bir otozomal resesif kalıtsal metabolik hastalık grubudur.

Aldosteron ve kortizol oluşumu bozulur. Adrenal korteksin aşırı uyarılmasıyla metabolizmanın yan ürünleri giderek daha aktif hale gelir ve ön aşamalar oluşur. Kortizon ve aldosteron eksikliği, adrenal bezin hipotalamus tarafından telafi edici uyarılmasına yol açar. Seks hormonlarının oluşumu rahatsız olmadığından, bu erkeklerde erkeklik veya erken seks gelişimine yol açar. Aldosteron eksikliği, tuz dengesinde sıvı kaybı ile rahatsızlıklara yol açar. Eksik hormonlar ömür boyu tedavi ile tamamlanmalıdır.

Adrenogenital sendrom, doğumsal adrenal hiperplazi (DAH) adı verilen bir grup genetik hastalığın bir formudur. Bu hastalık, adrenal bezlerin yeterli miktarda kortizol üretememesi ve androjen üretiminde artışa neden olması nedeniyle ortaya çıkar.

Adrenal bezler, böbreklerin üstünde yer alan küçük bezlerdir ve vücudun kortizol, aldosteron ve androjen gibi hormonlarını üretir. Doğumsal adrenal hiperplazi, adrenal korteks hücrelerindeki bir enzim eksikliği nedeniyle kortizol üretiminde azalma ve androjen üretiminde artışa neden olur. Androjenler, erkek cinsiyet hormonlarıdır ve kız çocuklarında maskülenizasyon belirtilerine neden olabilir.

Adrenogenital sendromun belirtileri arasında erken puberte, genital anomaliler, ciltte hiperpigmentasyon, düşük kan şekeri, tuz kaybı, hipotansiyon, aşırı kusma, solunum sıkıntısı, hiponatremi, hipokalemi, hirsutizm (erkeksi vücut kıllanması), akne ve adet düzensizlikleri yer alabilir.

Adrenogenital sendrom tedavisi, kortizol ve aldosteron eksikliğini tedavi etmek için hormon replasman tedavisi kullanılmasını içerir. Androjen fazlalığı durumunda, antiandrojen ilaçlar da kullanılabilir. Erken teşhis ve tedavi ile çocukların sağlığı ve cinsel gelişimleri normal seyirde tutulabilir.

Adrenokortikoidler

Bu, esasen erkek cinsiyet hormonlarının etkisine sahip olan bir grup böbreküstü bezi hormonudur.

Adrenokortikoidler, adrenal korteks tarafından üretilen hormonlardır. Adrenal korteks, adrenal bezlerin dış kısmında yer alan bir yapıdır ve kortizol, aldosteron ve androjenler gibi hormonları üretir.

Kortizol, stres hormonu olarak bilinir ve vücudun bağışıklık sistemini baskılaması ve metabolizmayı düzenlemesi gibi birçok işlevi vardır. Kortizol seviyeleri, stres, enfeksiyon, yaralanma ve diğer faktörlere yanıt olarak yükselir.

Aldosteron, vücuttaki sodyum ve potasyum dengesini düzenleyen bir hormondur. Aldosteron seviyeleri, sodyum ve potasyum seviyelerindeki değişikliklere yanıt olarak ayarlanır.

Androjenler, erkek cinsiyet hormonlarıdır ve kadınlarda da düşük seviyelerde üretilir. Androjenler, cinsiyet karakterlerinin gelişmesi, kemik yoğunluğunun korunması ve kas kütlesinin korunması gibi birçok işlevi vardır.

Adrenokortikoidlerin dengesi, vücudun normal işleyişinde önemli bir rol oynar. Adrenal korteks hastalıkları, kortizol, aldosteron ve androjenlerin dengesizliğine neden olabilir. Örneğin, Addison hastalığı adı verilen bir durumda, adrenal korteks yeterince kortizol ve aldosteron üretmez. Bu, tansiyon düşüklüğü, yorgunluk, kilo kaybı, deri pigmentasyonu değişiklikleri ve diğer belirtilere neden olabilir. Cushing sendromu adı verilen bir başka durumda ise, vücutta kortizol seviyeleri yüksek olur ve yorgunluk, kilo artışı, yüksek tansiyon, ciltte morarma ve diğer belirtiler görülebilir.

Adrenokortikotropik hormon

Hipofiz lobunun (HVL) bazofilik hücrelerinin kan yoluyla adrenal kortekse ulaşan ve NNR hormonlarının (adrenal korteksin hormonları) üretimini ve salınmasını uyaran polipeptit yapıdaki bir hormondur.

Etki sadece bozulmamış adrenal bezlerle mümkündür. Ateş, travma, cerrahi müdahale gibi tüm stres etkileri ile ACTH üretiminde artış olur. ACTH aşırı üretimi, adrenal korteksin hipertrofisine (boyut artışı) yol açar.

Adrenokortikotropik hormon (ACTH), hipofizin ön lobundan salgılanan ve böbreküstü bezlerini (adrenal bezler) uyararak kortizol adlı hormonun üretilmesini sağlayan bir peptid hormondur. Kortizol, vücudun stres tepkisi, metabolizma, bağışıklık sistemi ve iltihaplanma süreçlerinde önemli bir rol oynar.

ACTH, hipotalamusun salgıladığı kortikotropin salgılayan hormon (CRH) tarafından düzenlenir. CRH, hipofizin ön lobunu ACTH üretip salgılaması için uyarır. Daha sonra ACTH, kan dolaşımı aracılığıyla adrenal bezlere taşınır ve burada kortizol ve diğer adrenal hormonların üretilmesini tetikler.

Kortizol seviyeleri vücutta yükseldikçe, bu durum hipotalamus ve hipofiz bezinde bir geri bildirim mekanizması başlatır. Bu mekanizma, yüksek kortizol seviyelerinin hipofiz ve hipotalamus tarafından algılanması ve ACTH ve CRH salgılanmasının azaltılmasıyla çalışır. Böylece kortizol üretimi dengelenir.

Adrenokortikotropik hormon seviyelerinin ölçülmesi, adrenal yetmezlik, Cushing sendromu ve diğer adrenal bez hastalıklarının teşhisinde kullanılabilir.