Anopsia

Anopsia, görme kaybı veya körlük anlamına gelen tıbbi bir terimdir. Bu terim, gözün veya görsel yolun herhangi bir kısmında meydana gelen hasar veya hastalık nedeniyle oluşan tam veya kısmi görme kaybını ifade eder. Anopsia, çeşitli nedenlerle ortaya çıkabilir ve görme kaybının derecesi ve türü nedenlere bağlı olarak değişebilir.

Anopsia çeşitleri:

  1. Tam anopsia: Görmeyi tamamen kaybetme durumunu ifade eder.
  2. Kısmi anopsia: Görme alanının sadece bir kısmını etkileyen görme kaybıdır. Örnek olarak, hemianopsia (görme alanının yarısında görme kaybı) ve kuadranopsia (görme alanının dörtte birinde görme kaybı) verilebilir.
  3. Kortikal anopsia: Beynin görme korteksinde (oksipital lob) meydana gelen hasar nedeniyle oluşan görme kaybıdır. Bu durumda, gözler fiziksel olarak sağlam olabilir, ancak beyin görsel bilgiyi işleyemez.

Anopsianın nedenleri arasında göz yaralanmaları, glokom, katarakt, makula dejenerasyonu, optik sinir hasarı ve beyin hasarı sayılabilir. Tedavi seçenekleri, anopsianın nedenine, şiddetine ve türüne bağlı olarak değişir.

Anoreksiya

Anoreksiya, tam adıyla anoreksiya nervoza, bir yeme bozukluğu olarak tanımlanan psikolojik bir hastalıktır. Anoreksiya nervoza, etkilenen bireylerin aşırı kilo kaygısı ve beden imgesi ile ilgili bozuk düşüncelere sahip olduğu bir durumdur. Bu kaygılar, düşük kalorili diyetler uygulama, aşırı egzersiz yapma ve kusma veya laksatif kullanma gibi tehlikeli kilo kontrol yöntemleri kullanarak kilo verme çabalarına yol açar.

Anoreksiya nervoza belirtileri şunları içerebilir:

  1. Aşırı kilo kaygısı ve beden imgesi ile ilgili bozuk düşünceler
  2. Özgüvenin kiloyla ve beden şekliyle yakından ilişkilendirilmesi
  3. Düşük kalorili diyetler uygulama, yemekten kaçınma ve açlık hissini bastırma
  4. Aşırı egzersiz yapma ve/veya kusma veya laksatif kullanarak kilo verme çabaları
  5. Aşırı kilo kaybı ve düşük vücut ağırlığı
  6. Menstrüasyonun durması ve hormonal dengesizlikler
  7. Yorgunluk, baş dönmesi ve düşük enerji seviyeleri
  8. İzolasyon ve sosyal geri çekilme

Anoreksiya nervoza tedavisi, multidisipliner bir yaklaşım gerektirir ve genellikle tıbbi izlem, beslenme danışmanlığı ve psikoterapi içerir. Psikoterapide, bireylerin düşüncelerini ve davranışlarını anlamalarına, beden imgesi ve kilo ile ilgili sağlıklı düşünceler geliştirmelerine ve daha sağlıklı beslenme ve yaşam tarzı seçeneklerine yönelmelerine yardımcı olunur. Aile terapisi ve destek grupları da tedavi sürecinde önemli bir rol oynayabilir.

Anoreksiya genellikle, ergenlerde ve gençlerde görünen, ancak bazen ergenlik öncesi çocuklarda veya menopoza kadar olan kadınlarda da görülebilen bir hastalıktır.

Bu hastalığın nedenleri arasında genellikle baskın olan anne ile sağlıksız bir ilişkide veya bir ödipal problemde olduğu düşüncesi yaygındır.

Bu, kasıtlı olarak indüklenen ve / veya sürekli kilo kaybına yol açar, çünkü şişman bir vücut korkusu, etkilenenler için köklü ve kuvvetli bir fikirdir. Kişi kendisine, kısıtlı gıda seçimiye, aşırı sporla, kendinden kaynaklanan kusma ve iştah baskılayıcıların ve müshillerin aşırı kullanımı ile yetersiz beslenmenin yolunu açar ve bu durum da fiziksel işlev bozukluğuna neden olur.

çeşitli semptomlar anoreksiya ile ilişkilidir. Açlık ve laksatiflerin ve drenaj tabletlerinin yanlış kullanımı sonucunda aşırı zayıflama meydana gelir. Artan aktivite seviyesi, hastalığa ilişkin içgörüsüzlük ve vücut farkındalığının bozulması da bu semptomlar arasında bulunabilir. Bu hastalıkta kendinden kaynaklı kusma ile gizli besleme aşamaları da vardır. Sekonder amenore, kronik kabızlık, bradikardi, hipotansiyon, yavaş solunum hızı, deri bozuklukları, düşük vücut ısısı, soğuğa karşı artan duyarlılık, hipoglisemi ve hipokalemi gibi diğer başlıca belirtilerden de bahsedilebilir.

Anoreksiya tanısı koymak için aşağıdaki genel koşulların karşılanması gerekir:

  • Kilo kaybı veya kilo alımının olmaması, normal ağırlığın % 15´in altında bir vücut ağırlığına yol açar.
  • Kilo kaybı, bazı besleyici gıdalardan kaçınarak gerçekleştirilir.
  • Etkilenenler kendileri için çok düşük bir ağırlık eşiği belirler ve şişmanlama yada şişman olma konusunda derin bir korku duyarlar.
  • Bu durum kadınlarda, cinselliğe karşı ilgi kaybı ve erkeklerde güç kaybı ile ortaya çıkar.

Anoreksiya nervoza

Bu anoreksiya için teknik terimdir. Psikolojik yeme bozuklukları alanından kaynaklanan bir zihinsel bozukluktur.

Anoreksiya nervoza, nedeni ne olursa olsun, genel olarak anoreksiyi tanımlayan anoreksiya terimi ile eşanlamlı değildir. Anoreksiya içinde, (sadece) gıda alımının azaltıldığı kısıtlayıcı tip ile alınımın örneğin kusma yoluyla azaltıldığı temizleme tipi arasında bir ayrım yapılabilir.

Hastaların çoğu vücut yapısı bozukluğundan muzdariptir. Zayıf olmasına rağmen, kendilerini çok şişman olarak algılarlar. Benlik saygısı sadece işindeki, hobi veya özel hayatındaki genel performansa değil, özellikle vücut ağırlığının kontrolüyle gerçekleşir. (buna bağlıdır).

Hastalık çoğunlukla genç yaşlarda başlar ve daha sonra kontrolden çıkan bir kilo kaybı ile başlar. Hastalık yetişkinlerde de olabileceği gibi ergenlikten önce de ortaya çıkabilir. Bu hastalığa maruz kalanlardan her oniki kişiden biri erkektir. Hastalık nadirende olsa kısa süreli bir tedavi ile iyileştirilebilir. Hastalığın seyri genellikle uzar ve mevcut tedaviler ayrıca hastalığı tedavi etmek için yeterli olmaz. Anoreksiya en yüksek ölüm oranına sahip akıl hastalıklarından biridir. Etkilenenlerin yaklaşık % 15’i bu hastalıktan dolayı hayatlarını kaybederler.

Anoreksiya nervoza ayırt edici özelliği, özellikle yağ yapıcı düşüncesi ile terkedilen gıdaların alımının azaltılmasıyla kendiliğinden meydana gelen kilo kaybıdır. Bulimia nervoza´ya benzer bir tasfiye tipi anoreksiya nervoza da vardır.Bu tür hastalıktan muzdarip olanlar, kendiliğinden kaynaklanan kusma, iştah baskılayıcıların yanlış kullanımı, müshil veya diüretikler (suyu temizlemek için alınan ilaç), lavman kullanımı veya aşırı fiziksel aktivite yoluyla kilo kaybını hızlandırır .

Bulimia nervoza’dan ana ayırıcı vücut ağırlığıdır. Kendi kendine indüklenen düşük kilolu ve vücut kitle indeksi (VKİ) 17.5’in altındaysa anoreksiya nervoza tanısı konur.

Hastaların düşünceleri daraltılır ve düşünceleri her zaman beslenme, kilo ve vücut yapısı konuları etrafında döner. Soğuğa karşı çok hassastırlar. vücut metabolizmasını yavaşlattığı ve izole deri altı vücut yağından yoksun olduğu için vücut sıcaklıkları düşük olabilir.

Diğer semptomlar baş dönmesi, bayılma ve hormonal bozuklukları içerir. Adet dönemi kadınlarda yoktur. Doğum kontrol hapı bu semptomları örter, bu nedenle adet döneminin ortaya çıkması anoreksiya nervoza için kesin bir dışlama kriteri değildir. Bununla birlikte, yapay olarak sağlanan hormonlar, hormon dengesinin tamamını düzenlemez. Hastalık ergenlikten önce başlarsa, boyuttaki büyüme erken biter ve cinsel olgunluk meydana gelmez veya sadece bir gecikmeyle gerçekleşir. Geçkızlarda meme oluşumu gelişmez.

Anoreksiya ciddi ve potansiyel olarak ölümcül bir hastalıktır. Aşırı düşük kilo ciddi fiziksel sonuçlara neden olur. Bu hastaları mümkün olan en kısa sürede tedavi etmek önemlidir.

Anorgazmi

Anorgazmi, cinsel aktivite sırasında orgazm yaşayamama durumunu ifade eden bir cinsel işlev bozukluğudur. Hem erkeklerde hem de kadınlarda görülebilir, ancak kadınlarda daha yaygındır. Anorgazmi, bireylerin cinsel yaşamlarında ve ilişkilerinde stres ve memnuniyetsizliğe yol açabilir.

Anorgazminin çeşitli nedenleri olabilir, bunlar şunları içerir:

  1. Psikolojik faktörler: Cinsel performans kaygısı, stres, depresyon, geçmiş cinsel travma veya suçluluk duyguları anorgazmiye katkıda bulunabilir.
  2. Fiziksel faktörler: Hormonal dengesizlikler, kronik hastalıklar, ameliyatlar, ilaçlar ve yaşlanma gibi durumlar cinsel işlevi etkileyebilir ve anorgazmiye yol açabilir.
  3. İlişki sorunları: İletişim eksikliği, güvensizlik, duygusal mesafe ve cinsel uyumsuzluk gibi ilişki sorunları da anorgazmiye neden olabilir.

Anorgazminin tedavisi, altta yatan nedenlere ve bireysel durumlara bağlı olarak değişir. Genellikle tedavi, cinsel eğitim, cinsel terapi, bireysel ve/veya çift terapisi, stres yönetimi ve rahatlama tekniklerini içerir. Fiziksel nedenler söz konusu olduğunda, tıbbi değerlendirme ve uygun tedaviler önemlidir. Örneğin, hormonal dengesizlikler için hormon tedavisi veya belirli ilaçların kullanılması düşünülebilir.

Anormal alışkanlıklar

Anormal alışkanlıklar, sosyal, kültürel veya tıbbi açıdan kabul edilebilir olmayan veya uygun olmayan davranışlar veya rutinler olarak tanımlanabilir. Bu tür alışkanlıklar, bireyin sosyal yaşamına, işlevselliğine ve genel sağlığına zarar verebilir. Anormal alışkanlıkların nedenleri ve etkileri geniş bir yelpazede olup, kişiden kişiye değişiklik gösterebilir.

Anormal alışkanlıkların bazı örnekleri şunlardır:

  1. Madde kötüye kullanımı: Alkol, uyuşturucu veya reçeteli ilaçların aşırı ve düzensiz kullanımı, bağımlılığa ve sağlık sorunlarına yol açabilir.
  2. Kompulsif yeme: Duygusal veya psikolojik faktörlerle tetiklenen kontrolsüz yeme atakları, obezite ve diğer sağlık sorunlarına neden olabilir.
  3. Patolojik kumar: Kumar oynama dürtüsünün kontrol edilememesi, finansal ve ilişkisel sorunlara yol açabilir.
  4. Trichotillomania: Stres veya anksiyete nedeniyle kendi saçlarını yolma eğilimi, cilt tahrişi ve saç kaybına neden olabilir.

Anormal alışkanlıkların tedavisi, altta yatan nedenlere ve bireyin özgül durumuna bağlı olarak değişir. Psikoterapi, danışmanlık, destek grupları ve farmakolojik tedaviler gibi tedavi seçenekleri, alışkanlıkların nedenlerini ve etkilerini ele almak için kullanılabilir. Özellikle bilişsel-davranışçı terapi (CBT) ve aile terapisi gibi psikoterapi yaklaşımları, anormal alışkanlıkların üstesinden gelmeye yardımcı olabilir.

Anormal alışkanlıklar (dürtü kontrol bozukluğu)

Dürtü kontrol bozukluğu, bireyin zararlı veya istenmeyen davranışları gerçekleştirme dürtüsünü kontrol etmekte güçlük yaşadığı bir grup psikolojik bozukluktur. Bu tür bozukluklar, anormal alışkanlıklar olarak da adlandırılabilir çünkü sosyal, kültürel veya tıbbi açıdan kabul edilebilir olmayan davranışları içerirler. Dürtü kontrol bozuklukları, bireyin sosyal yaşamına, işlevselliğine ve genel sağlığına zarar verebilir.

Dürtü kontrol bozukluklarına örnekler şunlardır:

  1. Patolojik kumar: Kontrol edilemeyen kumar oynama dürtüsü, finansal ve ilişkisel sorunlara yol açabilir.
  2. Kleptomani: Bireyin, sahip olma ihtiyacı duymadığı eşyaları çalmak için kontrol edilemeyen dürtü yaşaması durumudur.
  3. Trichotillomania: Stres veya anksiyete nedeniyle kendi saçlarını yolma eğilimi, cilt tahrişi ve saç kaybına neden olabilir.
  4. Piromani: Bireyin, yangın çıkarma dürtüsünü kontrol edememesi ve bu eylemin ardından duyulan rahatlama veya tatmin.
  5. Kompulsif cinsel davranış: Kontrol edilemeyen cinsel dürtülerle belirginleşen ve bireyin sosyal, iş ve ilişkisel yaşamında sorunlara yol açan bir dürtü kontrol bozukluğu.

Dürtü kontrol bozukluklarının tedavisi, altta yatan nedenlere ve bireyin özgül durumuna bağlı olarak değişir. Psikoterapi, danışmanlık, destek grupları ve farmakolojik tedaviler gibi tedavi seçenekleri, dürtü kontrol bozukluklarının nedenlerini ve etkilerini ele almak için kullanılabilir. Özellikle bilişsel-davranışçı terapi (CBT) ve aile terapisi gibi psikoterapi yaklaşımları, dürtü kontrol bozukluklarının üstesinden gelmeye yardımcı olabilir.

Anormal davranış

Anormal davranış, genel olarak sosyal, kültürel ve tıbbi normlardan sapma gösteren ve bireyin işlevselliğini, uyumunu ve yaşam kalitesini olumsuz etkileyen davranışlar olarak tanımlanır. Anormal davranışlar, çeşitli psikolojik, fizyolojik ve çevresel faktörlerle ilişkilendirilebilir ve kişiden kişiye değişiklik gösterir.

Anormal davranışların bazı örnekleri şunlardır:

  1. Aşırı saldırganlık veya şiddet eğilimi: Başkalarına veya kendine zarar verme eğilimi gösteren bireyler, toplumda kabul edilebilir davranış normlarından sapma gösterir.
  2. Madde kötüye kullanımı: Alkol, uyuşturucu veya reçeteli ilaçların aşırı ve düzensiz kullanımı, bağımlılığa ve sağlık sorunlarına yol açabilir.
  3. Sosyal geri çekilme: Uzun süreli sosyal izolasyon ve iletişim eksikliği, bireyin sosyal işlevselliğini ve yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilir.
  4. Halüsinasyonlar ve sanrılar: Gerçeklik algısının bozulması, şizofreni gibi psikotik bozukluklarla ilişkilendirilebilir ve bireyin günlük yaşamını etkileyebilir.
  5. Kompulsif ve obsesif davranışlar: Obsesif-kompulsif bozukluk (OKB) gibi anksiyete bozuklukları, bireyin yaşamını olumsuz yönde etkileyen tekrarlayıcı ve istenmeyen düşünceler ve davranışlarla karakterize olabilir.

Anormal davranışların tedavisi, altta yatan nedenlere, bireyin özgül durumuna ve belirtilerin şiddetine bağlı olarak değişir. Psikoterapi, danışmanlık, farmakolojik tedaviler ve yaşam tarzı değişiklikleri gibi tedavi seçenekleri, anormal davranışların nedenlerini ve etkilerini ele almak için kullanılabilir. Özellikle bilişsel-davranışçı terapi (CBT), psikodinamik terapi ve aile terapisi gibi psikoterapi yaklaşımları, anormal davranışların üstesinden gelmeye yardımcı olabilir.

Anormal deneyimler reaksiyonu – AER; Anormal psişik reaksiyon

Anormal deneyimler reaksiyonu (AER) veya anormal psişik reaksiyon, bireyin olağandışı veya sıradışı deneyimlere tepkisi olarak ortaya çıkan bir dizi psikolojik ve duygusal tepkiyi ifade eder. Bu terimler, genellikle paranormal deneyimler, duyusal algılama değişiklikleri veya yaşantılara bağlı olarak ortaya çıkan anormal davranışlar ve duygularla ilişkilendirilir.

Anormal deneyimler reaksiyonu, genellikle aşağıdaki gibi durumlarla ilgili olabilir:

  1. Halüsinasyonlar: Gerçek dışı duyusal algılamalar (görme, işitme, dokunma, koku veya tat alma) yaşama durumları.
  2. Sanrılar: Gerçek dışı inançlar veya düşüncelerle karakterize olan durumlar.
  3. Paranormal deneyimler: Telepati, psişik yetenekler, hayaletler veya diğer doğaüstü olaylara dair deneyimler.
  4. Dissosiyatif deneyimler: Bilinç, hafıza ve kimlikle ilgili kopmaların yaşandığı durumlar (ör. dissosiyatif kimlik bozukluğu).

Anormal deneyimler reaksiyonu, bireylerin yaşamlarında ve ilişkilerinde stres, anksiyete ve işlevsizlik yaratma potansiyeline sahiptir. Bu tür reaksiyonlar, altta yatan psikolojik veya nörolojik bozukluklar, stres, travma veya ilaçlar gibi faktörlerle tetiklenebilir.

Anormal keder reaksiyonu (Yas)

Yaşanan kayıp veya yaşamı devam ettirme zorluğu ile ilişkili olduğunda anormal bir yas reaksiyonu meydana gelir. Anormal keder reaksiyonu örneğin yıllarca (dört yıldan fazla olmak kaydıyla) devam eden kederli olma durumu kişinin tüm duygusal yaşamı ve deneyimlerinin gölgede kaldığını varsayılmıştır. İlgili kişi genellikle sosyal izolasyona çekilir.

Anormal veya patolojik bir keder reaksiyonu, kişilerin uyum bozukluklarından biridir. Tip ve yoğunluk açısından, normal kültüre özgü bir keder reaksiyonundan önemli ölçüde farklıdır.

Bu durumda olan kişilerin çevresindeki kişilerden veya doktordan yardım alması gerekir. Kişinin bu durumla başa çıkabilmesi veya sosyal isolasyondan kurtulabilmesi için bu yardım gereklidir. Doktor kontrolünde antidepresanların uygulanması ilk adım olabilir. İkinci adım yada ek olarak psikoterapi önerilir.

Anormal keder reaksiyonu, bir kayıp ya da ölüm olayına (yas) verilen, beklenenden daha uzun süren, daha şiddetli ya da işlevselliği bozan bir tepki olarak tanımlanır. Keder, her bireyin yaşadığı normal bir duygusal süreçtir; ancak bazı durumlarda keder reaksiyonu anormal boyutlara ulaşarak, kişinin günlük yaşamını ve uyumunu olumsuz etkileyebilir.

Anormal keder reaksiyonunun bazı belirtileri şunlardır:

  1. Uzun süreli ve şiddetli duygusal acı: Kayba verilen normal tepkiden daha uzun süren ve şiddetli duygusal acı yaşama.
  2. İşlevsellik kaybı: Kayıpla başa çıkmak için sürekli mücadele ederken, iş, sosyal yaşam ve kişisel bakım gibi günlük yaşam alanlarında işlevselliği yitirme.
  3. Depresyon ve anksiyete: Kayıp sonrasında sürekli depresif veya anksiyete belirtileri yaşama.
  4. Suçluluk ve öz-yargılama: Kayıpla ilgili sürekli suçluluk, pişmanlık ve öz-yargılama duyguları yaşama.
  5. İzolasyon ve sosyal geri çekilme: Sosyal etkileşimlerden kaçınma ve kendini izole etme eğilimi gösterme.

Anormal keder reaksiyonunun tedavisi, bireyin özgül durumuna ve kaybın doğasına bağlı olarak değişir. Tedavi seçenekleri arasında psikoterapi, danışmanlık, destek grupları ve farmakolojik tedaviler bulunabilir. Psikoterapi yaklaşımları, özellikle bilişsel-davranışçı terapi (CBT), psikodinamik terapi ve aile terapisi, anormal keder reaksiyonlarının üstesinden gelmeye yardımcı olabilir.

Önemli olan, anormal keder reaksiyonu yaşayan bireylerin profesyonel yardım alarak, yaşadıkları duyguları ve zorlukları anlamalarına ve yönetmelerine yardımcı olmaktır. Bu sayede, sağlıklı bir yas sürecine geçiş yapabilir ve yaşamlarına uyum sağlamalarına yardımcı olabiliriz.

Anormal kişilik

Anormal kişilik, bireyin sosyal ve kişisel işlevselliğinde ve yaşam kalitesinde bozulmalara neden olan, sosyal ve kültürel normlardan sapma gösteren ve sürdürülebilir, esnek olmayan davranış kalıplarına işaret eder. Anormal kişilik kavramı, genellikle kişilik bozuklukları ile ilişkilendirilir. Kişilik bozuklukları, insanların düşünme, hissetme ve davranışlarını yönlendiren kalıcı ve sıkıntılı kişilik özelliklerini tanımlar.

DSM-5 (Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders, 5th Edition) ve ICD-10 (International Classification of Diseases, 10th Edition) gibi tanı kılavuzlarında, çeşitli kişilik bozuklukları sınıflandırılmıştır. Bu bozukluklar, genellikle belirli bir düşünce, duygu ve davranış modeline göre kümelenir.

Kişilik bozukluklarının bazı örnekleri şunlardır:

  1. Paranoid Kişilik Bozukluğu: Başkalarına güvensizlik ve sürekli şüphe ile karakterize olan bir kişilik bozukluğu.
  2. Şizoid Kişilik Bozukluğu: Sosyal ilişkilerden ve duygusal ifadeden kaçınma eğilimi gösteren bir kişilik bozukluğu.
  3. Antisosyal Kişilik Bozukluğu: Başkalarının haklarına ve duygularına saygısızlık gösteren, yasalara ve sosyal kurallara uymayan bir kişilik bozukluğu.
  4. Borderline Kişilik Bozukluğu: Kararsız ilişkiler, duygusal dalgalanmalar ve kendine zarar verme eğilimi gösteren bir kişilik bozukluğu.
  5. Narsisistik Kişilik Bozukluğu: Kendini aşırı derecede önemseme, başkalarının ihtiyaçlarına karşı duyarsızlık ve sürekli takdir arayışı ile karakterize olan bir kişilik bozukluğu.

Anormal kişiliklerin veya kişilik bozukluklarının tedavisi, bireyin özgül durumuna ve bozukluğun tipine bağlı olarak değişir. Psikoterapi, danışmanlık ve bazen farmakolojik tedaviler gibi tedavi seçenekleri, kişilik bozukluklarının nedenlerini ve etkilerini ele almak için kullanılabilir. Özellikle bilişsel-davranışçı terapi (CBT), diyalektik davranış terapisi (DBT), psikodinamik terapi ve aile terapisi gibi psikoterapi yaklaşımları, anormal kişiliklerin üstesinden gelmeye yardımcı olabilir.