Hücre çekirdeğinde çift sarmallı DNA (deoksiribonükleik asit). Bunlar genetik bilginin taşıyıcılarıdır ve sayıları ile şekilleri her tür için aynı kalır.
Hücre çekirdeğinde iplik benzeri yapı, genetik bilgi taşıyıcısı. Hücre bölünmesi sırasında mikroskop altında görülebilir.
Genellikle tedaviyi zorlaştıran bir durumun konsolidasyonu.
Bağımlılık sendromu, belirli bir psikotrop maddenin tekrar tekrar kullanılmasından sonra gelişen bir dizi semptomdur (fiziksel semptomlar, davranışsal anormallikler).
Kronik alkolizm alkolik olma durumudur. Bu durum, bu maddeyi tüketmek için koşulsuz istek ve sağlık hasarına rağmen sürekli tüketim içerir. Bir tolerans geliştikçe, maddenin miktarı yavaş yavaş arttırılır. Bazen fiziksel yoksunluk sendromu vardır. Madde kullanımı yaşamın odağı haline gelir ve diğer değerleri, faaliyetleri veya yükümlülükleri ortadan kaldırır. Bağımlılık sendromu tek bir maddeye değil, aynı zamanda bir grup maddeye veya farklı maddelere de işaret edebilir.
Bağımlılık sendromunu teşhis etmek için, aşağıdaki kriterlerden üç veya daha fazlasının en az bir ay boyunca mevcut olması veya bir yıl içinde birkaç kez tekrarlanması gerekir:
-
Maddeyi tüketmek için güçlü arzu / güçlü zorlama.
-
Madde kullanımı üzerindeki kontrol azaltılır, gittikçe daha fazla madde tüketilir. Tüketimi azaltma girişimleri başarısız olmaya devam eder.
-
Maddeyi azaltmaya veya almayı durdurmaya çalışırken tipik yoksunluk belirtileri olan fiziksel yoksunluk sendromu gelişir.
-
Maddenin etkilerine karşı tolerans gelişir. Bu nedenle, yoksunluk sendromundan kaçınmak için artan miktarlar alınır.
-
İlgili kişinin hayatı giderek artan bir şekilde maddenin tüketimine dayanır. Kişi diğer çıkarlar veya yükümlülüklere kayıtsız kalır.
-
Zararlı sonuçlara rağmen, madde tüketilmeye devam eder.
Çocukluk düzeyinde hareket eden kişilik bozukluğu.
Diğer dört alt tipten herhangi birisinin baskın gelmediği hastalara tanı koymak için kullanılan bir terimdir.
Kronik Granülositik Lösemi olarak da bilinir Kronik löseminin yaygın olan ikinci şeklidir.
Beyaz kan hücrelerinde, özellikle kan ve kan oluşturan kemik iliğinde granülositler ve öncüllerinde güçlü bir artış eşlik eder ve genellikle başlangıç aşamasında asemptomatiktir.
Rudolf Virchow tarafından 1845 yılında tarif edilen ve ilk kez lösemi adı verilen hastalık, yüksek olasılıkla kronik miyelosik lösemidir. Miyeloproliferatif neoplaziler veya kronik miyeloprliferatif hastalıklar (MPS), yani kemik iliğinde bulunan miyelo kök hücrelerinin (genetik) bir bozukluğundan kaynaklanan hastalıklar grubuna aittir.
Kronik obstrüktif akciğer hastalığı olan hastaların çoğunda uyku problemleri gelişir. Hastalar çoğunlukla uykuya dalmakta güçlük çekerler, sıklıkla nefes almada zorluk, nefes darlığı ve gece öksürüğü ile uyanır, genellikle gece boyunca kısa uyarılar gösterir ve sabahları iyi dinlenmiş olarak uyanamazlar. Bazen de baş ağrısından muzdarip olurlar.
Kronik obstrüktif akciğer hastalığı olan hastalar gruplara ayrılır.
- Hafif dereceli Koah: Yoğun tempolu işlerde ya da merdiven çıkma, yük taşıma gibi efor gerektiren aktiviteler sırasında ortaya çıkabilen nefes darlığı belirtisi ile görülür. Bu evre hastalığın başlangıç evresi olarak da bilinir.
- Orta dereceli Koah: Gece uykusunu bölmez, ancak basit günlük işler sırasında nefes darlığına neden olan Koah evresidir.
- Ağır dereceli Koah: Nefes darlığı şikayetlerinin gece uykusunu böldüğü, solunum sıkıntısına bağlı gelişen halsizliğin günlük işleri yapmayı engellediği Koah evresidir.
- Çok Ağır dereceli Koah: Bu evrede nefes almak son derece güçleşir, kişi ev içerisinde dahi hareket etmede zorlanır. Dokulara yeterli oksijenin gidememesi nedeniyle çeşitli organlarda rahatsızlıklar meydana gelir. İlerleyen akciğer hastalığına bağlı olarak kalp yetmezliği ile birlikte hastanın hayatını oksijen desteği olmadan sürdürmesi neredeyse imkansız hale gelir.
Kısa süreli nöbetler şeklinde günlük olarak tekrarlanan tek taraflı şiddetli ağrı atakları ile baş ağrısı sendromu.
Nöbetler sırasında göz içi basıncında da bir artış vardır. Bu basınç etkilenen tarafta daha güçlü hissedilir.
Kökeni hala tam olarak bilinmeyen eklemlerin romatizmal iltihabı. Genellikle kadınlarda erkeklerden daha sık görülen bir hastalıktır.
Yorgunluk, iştah kaybı, kilo kaybı, parmaklarda ve ellerde soğukluk ve şişme hissi, terleme, küçük eklemlerde ağrı ve eklemlerin üstündeki cildin mavimsi renklenmesi ile belirtilerini gösteren hastalık on yıllarca sürer ve yoğun tedaviye rağmen iyleşmez.
Hastaların yaklaşık yüzde onu şiddetli sakatlanma yaşarlar.
Oftalmolojik bulgulara ek olarak, çoklu genel bulgular: pitoz, dipolopi, retinopati, disfaji, ataksi, dizartri, kalp kası iletimi, hormonal bozukluklar.