Bir kişinin yanlışlıkla mastürbasyon veya diğer oto-erotik aktivite sırasında önemli bir yaralanma yaptığı bir süreçtir.
Ölümcül yaralanma durumunda, otoerotik intihar kazası terimi kullanılır.
Psikoterapist ve Diplom-Psikolog Joachim Helling
Bir kişinin yanlışlıkla mastürbasyon veya diğer oto-erotik aktivite sırasında önemli bir yaralanma yaptığı bir süreçtir.
Ölümcül yaralanma durumunda, otoerotik intihar kazası terimi kullanılır.
Bu, Johannes Heinrich Schulz’un bir hipnoz formundan geliştirdiği bir gevşeme tekniğidir.
İlk kez 1927 yılında konsepti tanıttı ve 1932 yılında Otojenik Eğitim kitabında yayınladı. Kas aktivitesi, kalp hızı ve nefes üzerinde sakinleştirici etkisi olan basit egzersizlerle psikolojik ve fiziksel rahatlama elde etmek için uygulanan bir tekniktir. Bu tekniğin önemli bir unsuru otomatik öneri.
Öğrenilen konsantrasyon egzersizleri, iç gerilimleri dengelemeye, ağrı ve uyku bozukluklarını hafifletmeye veya bunları tamamen ortadan kaldırmaya yardımcı olur. Bu psikoterapötik yöntem, konsantre olarak kendi kendini gevşetme veya otomatik öneri için otojen bir eğitimdir. Bu tekniğin öğrenilmesi gerekir, yani insanlar zihinsel ve fiziksel işlevlerini egzersizlerle gönüllü olarak etkilemek zorundadır. Bu saf gevşeme ve sakinleştirmeden kramplar veya uyku bozuklukları gibi psiko-vejetatif bozukluklarla mücadeleye kadar değişiklikler gösterir.
Sadece olumlu düşünmek yeterli değildir, aynı zamanda egzersizler yoluyla bir rahatlama veya sağlık hissi önermek gereklidir.
Basitçe ifade etmek gerekirse, otojenik antrenmanın bir otohipnotik (kendi kendine hipnotize edici) gevşeme yöntemi veya vücudun kendini etkilemesi için oto-duyarlı bir yöntem olduğu söylenebilir (konsantre olarak kendi kendine gevşeme) ve şimdi sistematik gevşeme egzersizlerinin en yaygın şeklidir.
Psikoterapinin bir parçası olarak, otojenik eğitim hem bireysel hem de grup terapisinde kullanılabilir.
Kararsız insanlara verilen kendilerine anormal gelen komutlar.
Şizofrenlerde, bazen de çocuklarda bu tip otomatik komutlar hipnoz esnasında oluşturulabilir.
Farkında olmadan gerçekleşen eylem / reaksiyon.
İradeden bağımsız bilinçsiz eylemler.
Vejetatif sinir sistemi ile aynı, irade ve bilinçten çıkarılan sinirlerin toplamı. Yaşam fonksiyonlarını düzenler.
Başka biriyle olan bağ ile aynı zamanda aranan kendine güven arasındaki dengeyi sağlamada güçlükler, karşılıklı mübadeleye dayalı karşılıklı ilişkilere girememe.
Klasik psikanalize göre, bu sevgi kaybetme korkusunun başka biriyle olan ilişkinin algısını ve tasarımını şekillendirdiği zamandır.
Bu terim, bir sistemin kendini yaratma ve kendini koruma sürecini açıklar.
Otopoiesis, canlıların veya canlı sistemlerin karakteristik örgütsel özelliğidir. Terim Şili’li nörobiyolog Humberto Maturana tarafından tanıtıldı ve bugün çeşitli bilimsel alanlarda kullanılmaktadır.
Maturana’nın tanımına göre, bir otopoietik sistem aşağıdaki özelliklere sahiptir:
Tanınabilir sınırları var
Kurucu unsurları vardır ve farklı bileşenlerden oluşur,
Bileşenler arasındaki ilişkiler tüm sistemin özelliklerini belirler,
Birlik sınırını temsil eden bileşenler, aralarındaki ilişkiler ve etkileşimler sonucunda bunu yapar,
Bileşenler ünitenin kendi bileşenleri tarafından üretilir veya harici elemanların dahili bileşenler tarafından dönüştürülmesiyle ortaya çıkar,
Ünitenin diğer tüm bileşenleri de bu şekilde üretilir veya bileşenlerin üretimi için gerekli olan diğer unsurlar (operasyonel birlik) için üretilir.
Otopoiesis basitçe, sistemin sadece davranışını değil, kendi başına varlığını da kendi başına ürettiğini açıklayan en güçlü öz referans formu anlamına gelir. Kendi durumlarınız dahili olarak kontrol edilir, örneğin, beyin sadece kendi durum değişikliklerini algılar, böylece harici bir uyarıcı daha sonra algılanan bir kendini değiştirmeyi başlatır ve sistem dışa olan temaslarını seçer. Otopoietik sistemler olarak yaşayan sistemler, kendi yapılarını ve dolayısıyla çevre ile olan dış ilişkilerini, otopoiya süreci tehlikeye girmeyecek şekilde yapılandırmalıdır. Prensip olarak, otopoietik organizasyon, canlıların ve çevrenin nedensel olarak kendi kendine yeten bir etkileşim döngüsü anlamında değişmez tutulmalıdır.
Bu, otorite, itaat, bağımsızlık ve katı ahlaki standartlarla karakterize edilen bir kişilik tipidir. Bu tür karakterler genellikle azınlıklara karşı önyargılara sahiptir, hoşgörüsüzdür, ancak yetkilileri eleştirmez. Saldırganlıkları zayıf olana karşıdır, fakat güçlü olana doğru gerçekleşmez.
Liderlik, gelenekselcilik ilkesine dayalı düşünme.